11. yüzyılda Anadolu’da başlayan fetihler, 14. yüzyıldan itibaren Gelibolu ve Trakya yarım adalarıyla Balkanlarda devam ederken üsluplaşan kent yerleşimlerinin benzerleri, Batı topraklarında da kuruldu. Bu yeni kentler doğal ve bölgesel özelliklerden, Helen, Roma, Slav uygarlıklarının izlerini taşıyan yerel kültür katmanlarından da esinler alıyordu, kuşkusuz.
19. yüzyıl sonlarına değin, İstanbul’un batısından Tuna ve Dalmaçya kıyılarına kadar serpilmiş olan kentler Asya’dan Avrupa’ya, Türk/Osmanlı uygarlığının kentler zincirini oluşturdular.  Doğu – Batı arasında yaklaşık 3 bin kilometrelik ileri ve etkileyici bir uygarlığın halkaları olan bu kentlerin korunabilmiş izleri günümüzde de hayranlık uyandırıyor.
Osmanlı Coğrafyası’nın bir tür devamı niteliğinde olan bu çalışma; imparatorluğun yayıldığı alanlardaki belli başlı kentlerinin Osmanlı yönetiminde kazandıkları kimlikleri ile sosyal – kültürel içerikli anlatılarla ve zengin görsel malzemelerle hazırlanmıştır.